28 Şubat 2016 Pazar
STYKS
I
(1)
İşte beyaz atın toynakları altında ezilmeyecek aşk, işte kutsal bedenler, sürme gözler üstünde, bakir yüreği sana amade, seviye hazır, gömütlerin yanında, kuyruğunu sağrısına vuruyor hınç içinde, karnı köpüklü, kan içinde kan akar gibi, uzun kırmızı dili ve ruhunda diş izleri...
(2)
İşte irislerin içinde topuklarını vurur, göğüslerini ezer gibi, aşığını çıldırtır, diri, ak tepeler boyunca arşınlar gezegeni, o benim desem tanrı inanır, ayrıldık desem evren yas tutar, birleştik desem dünya duadır ve eşiğinden atlar vahşice, delice kırpıştırır gözlerini, titrer böğürleri, uçar kelebek gibi, parlatır karanlıkları, mavi göğü ve bir yarasa gibi yaklaşır boyuncuğuna, kenetlenir dişleri, çekerek ayağını, basar yavaşça üzengiye, biner gibi kısrağına ve şaha kalkar gibi, yükselir Venüs'e doğru, dolanır vahşice, ak bulutlar içinde sarsar gökleri...
(3)
Ve aniden mor leylak sağrısına bir bıçak saplanır çelikten, horlar kanı, akar yarıktan ve toynakları tepişir, inler kuyulardan, sesi gelir, yalvarır gibi dünyada yerini alır her şey, alır düzenini evren, tümüyle alışılmış o bildik yerleri...
(4)
Koyu kesif bir duman yükselir korunun içlerinden, tutuşur alevlerle at kuyrukları, eğrelti otları, titrer kulübeler ve altın saçakları bayılır sarhoşlar gibi, kıvılcımlar sarar gövdeyi, kızgın lavlar dolaşır bedenleri, bir alev gibi, basamaklar gibi, dolaşır gökleri...
(5)
Ve bir kargaşa peyda olur sonsuzca, tepişir gövde, güneş gibi süzülür; terler, bal gibi akışır kenetlenir bedenler, yapışır ve ayrılır baldırlar, yılan gibi dolanır, iç içe kaşıklar gibi geçerler birbirine, kasılmalar, çığlıklar içinde yükselir bir cenin, çeker onu tanrı gövdeye ve öteki başlar haykırmaya gökler içinden, başlar kişnemeye, titrer vahşice, tan atımlarının içinde, bağırır sonsuzluklara, uçurumlara, hiçliklere, boşluklara; demir tavında dövülür diye!..
(6)
Ve artık orada prangalar erir içten içe, ruh boşanır gemlerinden, deliler söküp atar boynuzlarını ve ölüm atlar eşiğinden, ak köpükler içinde, kanlar içinde, seller içinde...
II
(1)
Ve ey sevgilim, bakışlarımda oluşan minik hareler, gözlerimin can suyunda sana duyduğum arzuların yansımasıdır.
(2)
'Bu gece Bach dinlemeyen bir kişiyi öldüreceğim' demem, senin sesine duyduğum elemlerin iç çekmesidir.
(3)
Orman ağaçlarının kökleri sonsuzca derine inebilmektedir, bu sana duyduğum görkünç özlemin, yer altı diyarlarından, yer üstüne sökün etmesidir.
(4)
Kara kömür alevlerinin eşiğinde uyuyup kalmam, sana olan karasevdamın, kahrımın, gayrı ölüm arzularına dönüşmesidir.
(5)
Her canlının yürek atışlarının sayısı aynı, ama benimkinin göklere değin yükselmesi, senin uğruna yaşamaların sürüp gitmesidir.
(6)
Bütün organlarımın sana bakması, vicdanımla, inancımla yükselen hezeyanlarımın, senin ruhunda yitip gitmesi, can alıcı alevlerimin sönüp gitmesidir.
(7)
Benim şu dünyadaki görmezliğim, onulmaz kederim, senin görkeminden başka hiç bir şeyi görememenin nişanesidir.
(8)
Sahra Çölü'nde bulunan kum taneciği, var olan evren sayısından daha az ama senin bakışlarının ruhu, tüm evrenlerin yansımasından daha sarsıcı, daha yıkıcıdır.
(9)
Ve amansız kışlarımda senin arzularınla yanarak ısındım ben, bağışlanmaz ateşlerimde, senin özlemlerinle serinledim ben, dizginsiz rüzgarlarımda sana kavuşmak için, boşluğa bırakırdım kendimi...
(10)
Ey sevgilim bil ki, sana olan aşkım Pluton’un görkeminden, Uranos'un heybetinden büyüktür.
(11)
Yalnızca senin elinden ölüm şerbetini tadabilirim ben, yalnızca senin gözünden aşk masallarını okuyabilirim, yalnızca senin dilinden hayatın acılarına katlanabilirim.
(12)
Seni düşünürken başım dönüyor benim, seni özlerken deliliğin eşiklerine geliyorum, seni andığımda ölümün diyarları eşlik ediyor bana...
(13)
Yalnız senin susuzluğunla kavruluyorum, yalnız sana duyduğum açlık çöllere savurabilir beni...
(14)
Ey sevgilim senin için tanrıyla yarışıyorum ben, serçe parmağımla sarılabilirim ona diyorum, tanrı kaybediyor ve serçe parmağım kazanıyor sevgilim.
(15)
Şu dünyada yalnız seni göremiyor gözlerim, yalnız senden uzak oluşumun ateşi yakabilir beni...
(16)
Seni düşlerimde görür görmez, göz bebeklerim öyle açılıyor ve öyle büyüyor ki, seni yıllarca, yıllar kadar yıl boyunca kucaklayabiliyorum.
(17)
Ve ey sevgilim bil ki, gündüzüm ve gecelerimde, yalnız seni arzuluyor, yalnız senin için yanıyor, yalnız senin için ölüyorum ben!..
III
Senin içinde, Meryem ateşlerinin, şimşek gibi çakan kıvılcımları, kükreyen yıldırımları, açlıktan yanıp kavrulan ışık kamaları gibi süzülmek, orada alev rüzgarları, kızıl kor volkan parçaları gibi eriye eriye, yanardağlarından püsküren lav akıntıları gibi, çürüye çürüye ölmek isterdim.
Senin döl evinin derinliklerinde; geçmiş zaman çağlarının tapınakları, kan suyuna doyurulmuş sunakları gibi, canhıraş çığlıklar, naralar ve haykırışlar eşliğinde, yana yakıla, döne yıkıla gömülmek isterdim!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder