28 Şubat 2016 Pazar

CENAN

Gençliğim Denizli'de geçti. Akşam Lisesi'ne giderdim ve herkes gibi bende futbolcuydum. Gün geldi mahallemizde bir futbol takımı kurduk. On beş kişi kadardık. İlk maçımız, Denizli-Çamlık stadyumunda, kentin domuz besleyen tek ahalisi, Karaman mahallesiyleydi. Maç başladı. Hiç top gelmiyordu, sahanın uçsuz bucaksız bir sahra çölü olduğunu o zaman anladım. Bir ara karşı kalenin sağında beklerken (7 numara, sağ açık oynuyordum, hızlı ve kıvraktım o sıralar), ceza sahası içinde bir top geldi, kaleye on adım ya var ya yok, gol atacağımı sezdim, Borges'in dediği gibi anıları sıralıyor ve yazıya döküyorum ama, o an hepsi bir anda olup biten şeylerdi; tüm düşünceler. Dedim ki, evet herkes gibi meraklıyım ama nasıl olsa futbolcu olmayacağım (edebiyat büyülemişti beni, Yaşar Kemal sempatizanıydım, onun gibi betimleme meraklısıydım, Godfrey Lias, Hans Fallada, Henri Charriere'i sayıklardım okuyup, okumadan!.. ) hemen sağımda deplase durumdaki Cenan'a pas vereyim ki golü o atsın. Cenan çok sempatik bir çocuktu, herkes tapardı ona, adını da çok severdim, anlamını hiç bir zaman öğrenemediğim. Cenan futbolcu olmayı, hatta yaşamını ona bağlamayı düşünen biriydi. Elbette bu düşüncesi onu daha sempatik kılıyordu... Cenan'a topu aktardım. Ama trajedi de o an başladı, Cenan o kadar heyecanlandı ki, top ayağında dolaştı, ezdi, üç beş kişi yetişip ayağından aldılar. Devrede ikimizi de oyundan aldılar. Maç ilk devredeki bu yüzde yüzlük pozisyonun kaçması ve ikinci devrenin de kör dövüşüyle geçmesi sonucu sıfır sıfır bitti. Ondan sonra pek oynatmadılar. Her zamanki gibi öykünün sonu yaklaşıyor. Size bütünüyle saçma gelebilir ama Cenan bu olayı gururuna yediremedi. Yaşamını adayacağı, her şeyini vereceği, uğrunda ölebileceği futbolu başaramayacağını zannetti. İçine kapandı, pek görünmez oldu. Bazen anlamak için, o anlamın içinde olmak, kavramak için de, o anı yaşamak gerekir... Cenan, bir kaç ay sonra intihar etti!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder