29 Şubat 2016 Pazartesi
BERGERİZM
sentaks kurmayı gibi bir tardigrad su ayısı gibiydim gezegenimizde ölüm yoktu astarı yüzünden pahalı hale gelenler kızıl güle benzeyen tozlar halinde yere dökülürler dallarında Anka kuşu kaynayan yaprağına Dürer gravürü çizilmiş yosunlu tabaklardan kemik iliği içtim Giges'in görünmezlik yüzüğü sayesinde kılık değiştirdim delilerin hamisi Kont Drakula'nın evine gitmek için bir çitin üzerinden atlayıp bayıltıcı kokuların sardığı yasemin çardağından süzülerek ahtapot gibi kafadan bacaklıların gezindiği avluya girdim bir Arap atı huşuyla şaha kalkarak kişnedi çekinmiştim aşağıdaki koyaktan gelen seslere kulak verdim tümünü gözetledim çayırlıkta envai çeşit su çiçekleri nilüferler gırtlağını şişiren kurbağalar vardı su şırıltılarının içinde gelin güvey oynuyorlardı ağılların oraya çıktım keçi gibi boynuzları olan sinikler gördüm orada kös çalıyor kavisler çizerek sıçrıyor göğsündeki kan pıhtısını yarıp kana kana içip bağrışıyorlardı çangırtılar arasında ziynet eşyalarımı boynumdan söküp aldılar yüz görümlüğümü geri verdiler çisentide kasvetli Yakup'u aradı gözlerim göremedim bir süre sonra son iç çekiş sırasının geldiğini söylediler bilinçle zevki sefa içinde yerine getirdim kürekle toprak atanları görüyordum birisi sürekli gülüyordu en doğrusu bu dedim sonra ilkönce burnum düştü kulağım eridi bağırsaklarımla altın midem onu izlediler vandal göğüs kafesim çadıra döndü acılarımı gizleyen yüreğim söndü tenimin bir giysi olduğunu anladım etimle kemiğim birbirinden iki yıldız gibi uzaklaşınca Adem'in oğlu gibi kalakaldım Peter'in kapuskası kara lahana yahnisi çörek otu püresi getirdiler cennet süpürgesi verdiler odamı temizlemem için mehdi kucağında kara kedi boynunda muskasıyla bana bakıp duruyordu üfürünce uçtu gitti sıratın kraliçesi yüklü bir fidye istiyor çığlıklar atarak inliyordu altın sikkem gece yarısı gizil sarayının surlarında çınlıyordu tan atımında yeşil gözlü katırımla uzaklaşırken Neptün'e doğru mızrağım düştü opak sistol eter diye bağırmışım kendimi ipek yastığın başucunda aynanın karşısında buldum ellerim pençemsiydi gözlerim kıpkırmızı porsuk çayı but fujer ağacı kollarıma girerek ateş fincanları ülkesine geri götürdüler biri bacak sayınız arttıkça hızınız azalır diyordu diğeri van Gogh'du sanırım resimdeki tarzımı Jüpiter'in renkli görüntülerine borçluyum diye lanetler okuyordu bir bir daha iki eder dediğimi anımsıyorum pek dinlemediler sanrılarıma arı kovanları dökerek yeni biçemlerle çılgın geceyi sürdürdüler sentaks kurmayı gibi bir tardigrad su ayısı gibiydim yaşadığım gezegende ölüm yoktu astarı yüzünden pahalı hale gelenler kızıl güle benzeyen
//
(*) Bergerizm; tümüyle alıntı bir metni, dizeleri, kendininmiş gibi gösterme, kendine mal etme işlemi. Bergerac Sendromu. Eklektik edebizm.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder