2 Mart 2016 Çarşamba
THOR
Kurgul us, vadileri dolaşıyor. Karşıt-evrenin ışığını gördüklerinde; nice acunları geçerek gelen karacalar, kedilerini seviyor ve işte ay burcunun balkonlarında, pars, kürküne sarılarak uyuyor.
Son kuram tezi, varan çölüyle, çoğalırken kendini, dretnotlar trenle önünden geçiyor ve dualar eşliğinde, Etrüsk kartalı, fitalatlar ve ayna nöron, törene katılırken; İstavrozlar, saydam pencerelerde yaşayanlara, elleriyle dokunup, bir bir vaftiz ediyor.
İkili sarmal, çıplak havuzların önünden, karancıl görünümleriyle gidenlere, üzgün çiçeği veriyor, türün bu tür giysisi, eski bir Yunan alışkanlığıdır diyor. Uzay yelkenlileri buzullara ağarken, Külkedisi gölgelerde, Atabetü'l-Hakayık'ı okuyor...
Horozbina, göklerdeki paraşütler evinde, tungsten zambağını döllüyor, ipliksiler kürenin içinde geziyor ve işte çocuklar granit kayalardan, gümüş güğümlerle, annelerine süt-bal veriyor. Alabildiğine kaygısız, Vega'daki halasıyla konuşuyor Orlando...
Hystaspes, Gaugamela'da, tam Yunuslar Yunus'unun gazelini okuyacakken, güneye dönüyor ve Pluto'nun, taştan arzularıyla yanan ikizlerini görüyor. Ve aşk; Çini fincanlarda, Çin cinini, cinnet içinde içmek içindir diyor. Ellerini uzatıyor omnipotans mı, oxymoron mu diye...
Görü ve tutumların, şiddet eğimleri, leylak ülkesinin, diyagramlarından sarkıyor. Bol galerili Atina'dan biri geliyor ve Lesboslu Safo'nun, sütunlarda çığlığının yükseldiğini söylüyor.
İşte o an, zamanın dudakları dile geliyor; Kythera'da çiftli yaşam var mıdır?.. Bir şey beliriyor; yitirdiklerinizi yitirmeden, yinelediklerinizi yinelemeden, başa dönmelisiniz diyor.
Thor...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder