1 Mart 2016 Salı

HANOK

Uzay Devleti'nden, yıldız ülkelerine doğru gidiyorduk. Pencereden baktığımızda, göğün tanı kızarmıştı. Uzakta, ışıklar saçan bir şey vardı. Solaris'in saçları gibi sarkmış yayılıyordular. Son aydınlığın derinlerinden, En-gedi bağlarını görüyorduk. Sanki gölgelerde bir şey toplayan vardı. Göğün altında Neşideler Neşidesi'ni söylüyordu insanlar. Süt sağan birilerini de gördük. Keçi otlatanlarda vardı göllerde. Güneş tanı, deniz tanı, Venüs tanı, ilkinsil sabah tanıyla yarışıyordu sanki. Düşmüş melekler kanatlarımızı açmamızı söylediler. Şam'a doğru bakmamızı. Şinar'daki gibiydi; Işıklar içindeki Senir kenti. Canlı mahluk sürüleri kaynaşıyor gibiydi. Biride sanki su içiyordu... İşte gizlerin gizi ortaya çıkıyordu ki; Tanrının ruhu, suların üzerinde, kıpırdaşıyordu!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder