2 Mart 2016 Çarşamba
BAKIŞ
1) Resimde derin bir hüzün var. Hüzün koltuk değnekli insan yüzünden değil, fayton zorunlu resimde, onun varlığı diğerinin konumunu belirginleştiriyor, koltuk değnekli kişinin yüzü dönük olsa gene olmazdı hüzün, hayat işte der geçerdik.
Hüzün gizlendiği için var, ayrıca yere düşmüş merdiven hüznün ruhani boyuta yükselmesini, Tevradi bir tinselliğe (olası Yakubi düşe) sürüklenmemize yol açıyor!..
Bu resimde unsurlardan biri olmasaydı resmin değeri yok olabilirdi, bu da ressamın aslında bir matematikçi ve bir düşünür olduğunun, daha doğrusu sanatçının neden doğu için bir evliya, batı için bir ermiş sayıldığının ipuçlarını veriyor!..
*
2) Bu resmin konusu, 'Ars longa vita brevis' sözünü anımsatan bir yalnızlık... Sanat uzun hayat kısa, bu resim yaratıcılığın sınırlarının ne kadar sonsuz olabileceğini fısıldıyor.
Bazen, yapacak bir şeyi kalmaz insanın, bu anlaksal yorgunluktur, sanatın bitebileceği anlamına gelmez, bir filmde, yaratıcı gücünü yitirerek, sinir krizi geçiren bir senarist, baş parmağını kalemtraşın içine sokarak döndürüyor, yani parmağın uzantısı ey us, kendini yenile diye çığlık atıyor!.. Bu resim son derece etkileyici ve yeni!..
Biçimselliği yeni, arkaik bir resim, duvar süslemeleri, pagan çağlar, kabbala ve motiflerin içinde güçlükle sezilen umarsız Penelope, çağın kadını, belki de insanı!.. Daha ne olsun... Sanata şükürler olsun!..
*
3) Neredeyse büyüleyici bir resim, niçin, sanatın temel ilkesi belirsizlik, dahası kuşku uyandırmaktır. Gerçekte, kesinlikli anlatım biçimleri, gizil bir tepkiye yol açar, hoşnutsuzluk verir. Sanat belirsizliğin serenadıdır ve sorgulayıcıdır.
Resimde bu, onun yani kullandığımız sanat aracının (resmin) diliyle olasıdır. Fırçanın yok ediciliği ve yaratıcılığı!.. Resim bir düşü anımsatıyor, faytonla belki düğüne gidiyor birileri, belki de annesini ziyaretten dönüyor. Ama görkemli kent geride yok olmak üzere, zamanın unutuşla akıp gittiğini imliyor, dün yaşıyor muydum ben, ama bugün; şu an varım, yarın olacak mıyım, resim sorularla gizlenmiş bir imgelem dünyasının dışa vurumu...
Ama o görünmüyor ve belki de anlamıyoruz, ama işte dediğimiz gibi, bilinçaltımızı göremeyiz, sezgilerimiz bunu bize söylüyor ama ayrımında olamayabiliriz!.. Ayrıca heykeller, gözetlenme, ilahi güçlerce sorgulanma, izlenme, yani gelenekler, ahlak ve toplumun denetim mekanizmalarının baskısı, yaşamın ve ölümün açmazları ve hepimizin üstünde bir gücün sürgit var olabileceğinin göz alıcı simgeleri!.. Bir manzara resmi değil bu, yaşamın gizlerini ele veren bir tür peyzaj, ürkütücü ve yine de bir meydan okumanın hedonizmiyle bizlere sunulmuş, yaşam kitabı!..
*
4) Boş çerçevede bir sanat ürünüdür. Sanat komplike, kozmik ve kinetiktir. Ruhları sarmalar. Onun yalınlaşması, yeryüzüne inmesi veya sıradanlaştırılması, hiçliğin dolambaçlarında kolan vurması, görseli ya da enstalasyonu (vb.), yine de sanat yapıtına dönüştürebilir. Algı dünyamızda devinime yol açan, tersinirliğe sürükleyen her şey bir sanat yapıtıdır. Öznel biçimde sunulduğunda, imgelemde yaratacağı işlev, algı kapılarında anlamsızlıktan uzaklaştırır onu.
Borges, harfi harfine yeniden yazılmış bir Don Kişot artık başka bir romandır der. Çünkü o başka bir zaman diliminde, başka bir öznenin bilincinde, tıpatıp yinelenmiş olsa da, bilinç evimiz ona ortaçağdan gelimli, 16. yüzyılın bir süreğeni gözüyle bakamayacaktır artık. Bu nedenle o, bir yineleme değil, düşlerin yolculuğunda yeni serüvenlere tanık olmuş insanlığın, tavır, algı ve iç dünyasında yankısını bulacak bir kavrayım olacağı için, dolayımla başka ve yenidir artık!..
Boş çerçevede, olası yinelenmiş ya da gerçeklikte sanatın bir materyali olsa bile, sanat yapıtına dönüşebilecektir. Bunun örneği Duchamp'ın pisuvarıdır. Sorun hangi zamanda nasıl karşımıza çıkmış bir gönderidir bu; bir yansıma mıdır, protest bir tavır amacımı taşımaktadır... Zamanda, uzamda ve insanda anlıkla bireşen, tümel olan, yayılan her algı özünde yenidir, yeniye açıktır ve sanat bunun yollarını bilir!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder