1 Mart 2016 Salı
BUHAR
İşte sizinle konuşmak uğur getirmedi, yeşil çayı koyarken buhardan kolum yandı diyor musun... Sizin kolunuzun Watt'ın, Fulton'un bulgulamak gibi bir erdemi yeryüzüne armağan ettiği buharın ısısıyla, güneşin ateşiyle bir an için yanar gibi olması, Tanrı'nın bizleri neredeyse sıygaya çektiği, sınavlara tutar gibi eylediği ve ikimiz arasındaki o onmaz duyguları ölçüp, deneyimlediği ve belki de o kutsal tuba ağacının, o titreşen, o mübarek, cennetsi bir kolu gibi toprağa uz...anan ve yaslı yüreklere, us kıran dimağlara düşebilecek tüm arzularla özlediğim bedeninizden, yeşil bir dal gibi sarkıp, güneş ışıkları gibi, iç çeken bir buğu, ufkun kızıllığında şaha kalkan ince bir yalaz gibi yayılan, bir ışık kaynağı gibi, kuyruklu yıldızlardan bir kuşak, ayın denizlere sevdalı ışığı gibi savrulup ürperen, bir peri, koruluklar satiri, küçümen bir orman cini gibi aydınlık saçan ve dünyaları ışığa boğup, aşağılara, yeryüzüne doğru sarkan ve geldiğimiz topraklara, doğduğumuz yuğrulara, dağlara, denizlere doğru, gümrah haleler, görklü bereketler gibi saçılan ve doyumsuz hünerini, dizginsiz bir özlem, coşkulu bir kıskançlıkla gözlediğim parmaklarınızın, sizi seven, sizi tasımlanabilecek tüm arzularla düşleyen ben, bu aşığınızı yoldan çıkaran, bu cennetin tubası, Tanrı'nın aylasını, sonsuza dek yanımdan ayırmaz, can evimin ta içinde, onu sıcak, onu ılık, onu meltemli bir rüzgar gibi göğsüme bastırıp, ölümün güzel bahçelerine, sonsuzluğun elest alemlerine dek saklayabilirdim ki, ey yüreğimin yaresi, ey ruhumun efendisi, can evimin can haznesi, canımın kan cezvesi, o senin adındır ki, şu mecnunun, senin kapının gönül bekçisi, senin sevda kulübesinin delisi olaydı!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder