11 Temmuz 2018 Çarşamba
PARONOYA
Tanrı görkül bir evrende doğurmuştu onları.
Bir örnek sonsuz sayıda dünyalar,
hiç bir anlamı olmayan, birbirinden kopmayan,
kurt delikleriyle dolu, pulsarlar
kuasarlar, irili ufaklı kayalar,
dönenceleriyle,
ejderhaların, canavarlarıyla,
birbirini tüketen ve doymazlıklar iç güdülerle yaşayan.
Tanrının kaprisleri uğruna kurulmuştu bu dünyalar.
Bu dünyalardan birinde doğmuştu
Adem. Hunok ise, adına Babil dedikleri kovuklarda öğrenmişti abeceyi
Şeytanı anabilmek için.
Öbürü melekleri sevdiğini söylerdi, adını
bir uçurumun kenarında öğrendiği.
Et ve kanın hükümranlığında bir kez görebildiler birbirlerini
özleyişden başka bir şey olmayan yaşamlarında.
Kimisi Deccal'dı, kimisi Mesih.
Birlikte vardılar tanrının karşısına.
İkisi de cehennemin volkanlarında şimdi
Bir bildiği vardır belki de Tanrı'nın
Anlaşılmaz bir şey yazmak yaratmak gibi.
Garip bir zamanda yaşamak yazgılarıydı onların.
Ayrı ayrı ülkelere bölünmüştü gezegen,
her birine bağımlılık duyulan, her biri tatlı acıların,
kuşkusuz şanlı bir geçmişin, eski yeni
geleneklerin, hakların, haksızlıkların,
kendi efsanelerinin,
tunçtan atalarının, yıldönümlerinin,
halk avcılarının ve simgelerin zenginlikleriyle yaşayan.
Savaş için elverişliydi bu bölünme.
Kımıltısız nehrin kıyısındaki kentte doğmuştu
Lopez. Ward ise, sokaklarında Rahip Brown’ın
dolaştığı kentin varoşlarında öğrenmişti İspanyolcayı
Don Kişot’u okumak için.
Öbürü Conrad’ı sevdiğini söylerdi, adını
Viamonte Caddesinde bir sınıfta duyduğu.
Dost olabilirlerdi, oysa yalnız bir kez karşılaştılar
o çok iyi bilinen adalarda.
Her biri Kabil’di, her biri Habil.
Birlikte gömdüler ikisini de.
Şimdi kar ve kurtlar tanıyor onları.
Anlayamayacağınız bir zamanda geçti
Burada anlattığım öykü.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder