6 Mayıs 2018 Pazar
GİRDAP NEBULASI
Boynumuzda kuantum dolantıları, Garay sokağına çıkmıştık, asal nedeni bizim sonsuz tutsaklığımızın, Santral Park'a varmadan, umarsızlıklar yığınıyız biz dedi Raven, avatarlar durmasız aldatıyor bizi, runik harflerle süslü vitraylara bakarken, aynaları anımsıyoruz yüz yıllar öncesinin, Hiksos diliyle konuşan kalmadı artık, yitik kuşaklar ne işe yarar tanrım, işte duvarda yazıyor Elam gelenekleri, bir derviş pöstekiye oturmuş bakınıyor, Hurri vezirler geziyor ırmak kıyısında, geçmişi canlandırıyorlar pampalarda, Eva Peron değil mi şu gelen, Antuvanet'le fısıldaşıyor, geyikler dinozorları kıskanıyor, ormanlarda mastodon da var; Pekin maymunu da, yıldız burçlarına doğru koşuyor atlar, hiç bir amaçları olmadı yüzyıllar boyu, iyi ki gem vurmuşuz onlara, hala koşturuyorlar, ne zaman düşünmeyi öğrenecekler, keçi başlı güneşimiz boş yere tanrımız oldu, uluyup duran av köpeklerimiz çekip gitti, hangi gezegende yaşıyorlardır şimdi, ah işte Tarkan'ımız geliyor, kan içici hükümdarımız, bin yıl önce yaptıkları değer miydi, şimdi anlamış gibi, Azrail'in çekinmeden koluna girmiş, kokuyor leş gibi, kavimler göçüyle oyalanmak, post kokusu yayıyor yalnızca; demir tanrımız, tunçtan yalvaçlar geçiyor ardı sıra, acıyorum onlara, düşüşleri çok gülünç, çayırda dolaşmak şimdi veya Monte-Video sokaklarında, vahiyler ve ayetlerin modası geçeli; işsizm ideolojisi sardı bunları, geçen gün merdiven altında kitap okuyordu biri, erkin dünyaların özlemiyle yaşamak, Kaledonya'dan gelen göçmenlerin derdi var sanki, işte çığlık atan bebeğe bakıyorlar, insanlara prangalar vurmak özlemiyle tutuşuyor bunlar, kategorik ve sınıfsal düşünmekten kurtulamıyorlar, tanrı bizi böyle yaratmış diyorlar sorunca, adam tuvalet bekçiliğine dönüş yapalı kaç ışık yılı oldu ki, vahşi kombinasyonlar ürkütüyor yine kardeşlerimizi, titremle bekleşiyorlar o an, ama simulakr dünyalardayız artık, dileyen acı çekiyor, dileyen gülüyor; boşuna ne denli zaman geçirmişiz üçüncü gezegende, inleyip duran amiplerimiz bile yılgınlıktan ölüyor, buğdayın rengi paslı, arpa ambarlarımız dolu ve Pinokyalarımız Gepetto ustanın elinde tutsak, robotarlarımız ev hapsinde, magnetarlar devrim peşinde, anaforlar erk sahibi, polihidrosibütirat ağlıyor, lenfomalar çalışmıyor, yılancı yıldızları sönmek üzere, Kuzey Tacı solgun ve gökadamızın alışkanlıkları, bıkıp usanmadan yinelenip duruyor, uçurumlarda ki hurda yığınları, yılkı atları, tozlu kemikleriyle etçil gezegenin besin ambarı, hepsi geçip gittiler, kültür bombardımanı bile yüz yıllarca hüküm sürmüş bu iki ayaklılarda, uzakta kimyevi bolluklar cenneti kurdular artık, vahşetin cehennemlerine giriş serbest, cinnet ve canileri seçip alıyorsun metropollerden, meridyenimizin ceset atölyeleri, ölü kobaylarımız ve Sleepgarden; ağzına kadar dolu uyku bahçelerimiz mutluluklar saçıyor, bak her şeyden kuşkulanan şeytanımız geliyor, rezidansta kapıcı, şimdi yedinci kez evlenmenin peşinde, yazık geçmişine, yüklendiği sorumluluk yalnızca omurgasını eğmiş, sanat Dadamızsa, sanal datalarımız alıcı bekliyor, şiirler açık artırmada ve işte korkunç horultularla uyuyor kararlılık girdabımız, frontal lob, serebellum, öksüz yıldızlarımız, üvey tanrımız, öğle sıcağında sanki bekleşiyorlar, peygamberler düş görüyor gölgelerde, meleklerimiz cüceleşmiş bakımsızlıktan, Lilith ve Havva son umudumuz diyenler, kan ve göz yaşı bizim alın yazımız diyenler, şimdi yıkıntılar arasında ilahinin sonesini dinliyorlar, anayurdumuz, çöken putreller, çöp dağları, nükleer atıklar, ölü parsların gölgesinde, sözcük oyunlarına dönüşmüş, kulelere tırmanıyor işte kaplanlar, aldıran yok ki, pozitron emisyon tomografisi kül kedimizin, gülücükler atıyor, ölümsüzlük canını sıkmış, atarcalar düzensiz, kuark çadırları ıslak ve ölüm sever tenya ağlamakta, tümü şaka, tümü ironi, tümü can sıkıntısı Arthur, öglena öğleni bekliyor işte, solucanlar diyarı neden mutlu böyle, köstebekler koşuşuyor ve Sinderella kaçıyor mağarasına, bir daha ne zaman ortaya çıkar acaba, torklar ve kraterlerimiz kindar oyunlar peşinde, izleyen yok ki, tiyatrolar boş, seralar elementlerle kaplı, zevkten mineral içiyorlar, bakteri yiyorlar, usa durgunluk veren tatlar peşinde herkes, hidrojen ve helyum siloları küskün, beğenen yok ki sunumlarını, Saffron yapay yeti algoritması tüysüz canlılar üretmiş, görünmüyorlar, kaldırımda zevkle çarpıyorlar birbirine, hiç kimse yok ki Tarık, floralar kokusuz, flerovyum plazma, kliniklerde geziniyor sodyum kümeleri, partiküller cehennemi bekliyor sanki, uranyum dağları göz dağı veriyor; nötron yığınlarına, yapay bilek güreşleri düzenliyorlar, moleküler pulsarlar kızgın, fisyon ve füzyonu çağırıyorlar, soykırımlar yaratsın evrenimiz diye, acaba ilgi çekebilirler mi, Raven; safir denizinden, Berkelyum ülkesine doğru yürü, büyülü nötron kıstağından geç, azık torban sırtında mı, Odysseus'un romanını bulduğunda, eski dünyaların formatını çal, dağlara kaç bence, kuzenimin gözdesi Kırk Haramiler yarığında saklan, coşkuyla akıp duran Akheron'da bir kerecik sen de yıkan, Ölüler Ülkesi arkanda kalsın ve ötüp duran vahşi ve gelotolojik tanrımızı hınçla öp, şiddetle hiç bir ilgisi yok, barbar Ogenosson'a kurtulmalığını ver, şaşırır kavrayamaz ki, işsizm kurbanları ve özveri odalarına sakla gözyaşını, bu ermiş kim desinler, eski zamanları arayan bir derviş olduğunu söyle onlara, İzotop Krallığı'na, lantanitler ve yedi vulvalı kraliçemize, arzuladıkları ağıtı yak, boş boş baksınlar, orgazm nedir bilmiyor ki Berenice'in Melikesi, firavunlar, siborglar ve Sezarlar karşına çıkar çıkmaz sarıl, sakın bırakma, var mısınız benimle, var mısınız kan dökmeye, ejderha kakmalı yatağanlarla boyunlar uçurmaya, novatarlara Neptün kırsalını dar etmeye, seninle devrime soyunacaklar mı ki, yıldız desenlerinin hangisinde girişecekler bu işe dersin, alkali plakası ve ay fabrikalarını uyandırmaya, ajitasyonlar ve simülasyonlarla eARTh denen, yaşam dolu çılgınlıkları, yeniden canlandırmaya, simetriler, ikizini arayan ruhlar, asimptot uçurumlarında, Victoria çağlarını özleyerek; sinoviyal sıvı içindeki tüm yaratıklarla el ele tutuşanlar ve coşkuyla kendisinden geçerek Çariçe Katerina'yla seviştiğini söyleyenler, aşk cinayeti işleyenler, sessiz bir tansımayla uluyarak, ayın batışını seyredenler, bir kuvözün içine girerek reenkarne olacağı günü bekleyenler, her şeyle, barbarlıkla, şiddetle, kanla güreşerek, şeytanla sevişip, tanrıya pey sürenler, kurgular novellasını açarak belki bininci kez okuyarak göz yaşı dökenler, Satürn'ün erseliğini çağırıp, geleceği okutanlar, iyi ki var adam, özlemlerini dindiriyor köpeksilerin, Diyojen'i bilen var mı acaba aralarında, tümü soluk, tümü sinik oysa, tan ağarana dek konuşuyorlar, Girdap Nebulası'nda dertleri öyle aşkın ki, yüz yıllar boyunca kıpırdamayan var aralarında ve yeni tanrıları da öyle umursuz biri ki, el ele tutuşuyor onlarla, başsız, tüm atlı karıncalarla; Kuzey Tacı'na doğru uçuruyor onları ve işte yeni ufkunuz diyor, utanmadan dolandırıyor ama, özlençleriyle alay ediyor açıkça, bir şiir okuyor kandırmak için onları, Madam Bovary bile geçenlerde kandırıyor bizi, evet yalnızca şiir okuyor, o bildik şiiri dedi!..
'Geçmiş Dünyalar'da Gün Batımı'
Sanki Songün'ün akşamı.
Cadde'nin sonunda; göklerde bir yara gibi açılıyor.
Uzaklarda güneş, bir parıltı, ruhların bir meleği gibi yanıyor?
Acımasız, bir kâbus gibi, tarazlanan uzaklıklar, bana doğru ağıyor.
Sarı altın oklarıyla, dur duraksız, kederler veriyor ufuk...
Yeryüzü yararsız bir şey gibi küçülüyor, -minicil bir nokta gibi-.
Gündüz hâlâ gökyüzündedir, ama gece gözlüyor, aldanışların, saflıkların içinden.
Bu dehşetle maviye-doyurulmuş duvarlar ve cıvıldaşan kızlar, ışıklar içinde yüzüyor.
Şimdi isteri dolu bir ağaç ya da bir tanrıyı, pas tutmuş kapıların aralığından, gösterebilen var mı?
Göz alabildiğine uzanan arazilerde: ülkeler, engin denizler, solgun yamaçlar; düzlüklerde...
Bugün oralarda hazineler vardı: sokaklar, haritaları görkemle adımlayanlar, şaşkınlık verici akşamlar...
Geri dönmek istiyorum ben; Buralardan uzakta, kendi umarsızlığıma!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder